24 yıldır komploya karşı alanlardalar

img
İSTANBUL - Abdullah Öcalan’a dönük komploya karşı 24 yıldır alanlarda olan kadınlar, “Sadece Kürt kadınlara değil, dünyadaki tüm kadınlara büyük bir özgürlük vaat etti. Önderimiz, 2023 yılında özgür olacak ve onu kucaklayacağız" dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilmesinin ardından Kürtler ve dostları bulundukları her yeri eylem alanına dönüştürdü. Kurdistan ve Türkiye başta olmak üzere dünya genelinde milyonlar, sayısız eylem ve etkinlikle komployu protesto etti. Uluslararası komploya karşı gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerin öncüleri ise hep kadınlar oldu. Kadınlar, tüm baskı ve engellemelere rağmen her 15 Şubat'ta siyahlara bürünerek, sokaklarda oldu.  
 
24 yıldır komploya karşı alanları terk etmeyen kadınlardan Sultan Bozkurt, Zeynep Calıhan ve Fince Akman, 15 Şubat ve kadınların mücadelelerine dair değerlendirmelerde bulundu.  
 
‘ÜZÜNTÜ VE DİRENİŞ VARDI’
 
Cezaevlerindeki hak ihlalleri, tecrit ve infazı yakılan tutukluların serbest bırakılması için gerçekleştirilen Adalet Nöbeti’nin eylemcilerinden Fince Akman, yaklaşık 30 yıldır Abdullah Öcalan ve Kürt halkının özgürlüğü için alanlarda mücadele ediyor. Komplonun yaşandığı dönemi anlatırken, duygulu anlar yaşayan Akman, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edildiğini ilk duyduklarında büyük bir yıkım yaşadıklarını belirterek, "O gün, Kürt halkı için büyük bir yas yaşandı" dedi.
 
Yerel ve ulusal medyanın komployu canlı verdiğini söyleyen Akman, o güne dair yaşananları şöyle anlattı: "İlk başta inanmak istemedim. Haberin doğru olduğunu anladığımda ise, henüz 1 yaşındaki çocuğumu diğer iki kardeşiyle 13 yaşındaki kızıma teslim ederek, kendimi dışarı attım. Zaten herkes sokakta bir şekilde tepkisini ile getiriyordu. Onlarca insan bedenini ateşe verdi, kimisi alanlara çıkıp eylem yaptı, kimisi de açlık grevine girdi. İki kadın arkadaşımla Kızıltepe’de buluna bir kahvenin önüne giderek, ‘Biji Serok Apo’ sloganı atmaya başladık. Kısa bir süre sonra polis geldi ve üzerimize rast gele ateş açamaya başladı. Kahveye girince kurtulabildim ancak birçok arkadaşımız gözaltına alındı. Ertesi gün Kızıltepe’de halkın yoğun katılımıyla büyük bir yürüyüş gerçekleşti. Polis, yürüyüşe de saldırdı ancak halk geri adım atmadı. Bunun üzerine polis, bu kez kitleye ateş açtı ve iki arkadaşımızı şehit verdik. Komployu kabul etmeyen Kürt halkı sürekli ayaktaydı.”
 
‘DEVLET HALA AYNI DEVLET’
 
Uluslararası komplonun 24’üncü yılına girdiğini hatırlatan Akman, Kürt halkının hala ilk günkü gibi Abdullah Öcalan’a bağlı olduğunu söyledi. Akman, "O dönem de önderliğimizi, cezaevindekileri bıraksınlar, çocuklarımız orada ölmesin diye alanlara çıktık. Bu gün yine aynı taleplerle alanlardayız. Devletin bu taleplere karşı tavrı değişmedi. Yine polis tarafından darp edilerek, gözaltına alınıyor, beyaz tülbentlerimiz yere atılarak, ters kelepçe ve kötü muameleye maruz kalıyoruz. Ancak yine de Kürt halkı vazgeçmiyor. 22 aydır önderliğimizden hiçbir haber alınmıyor. Bir halkın iradesi olan birine karşı bu denli büyük bir hukuksuzluk yaşanırken, Avrupa ülkeleri neden sessiz?” diye sordu. 
 
‘KADINLARA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR’
 
Devletin Kürt halkıyla barışmaktan korktuğunu söyleyen Akman, “Bu ülkede savaşın, tecridin bitmesi için barışın gelmesi lazım. Barışın anahtarı ise Sayın Abdullah Öcalan’ın elindedir. Serok, özgür olamadan hiç kimse özgür olmayacak. Buradan annelere, kadınlara seslenmek istiyorum. Önderliğimizin kadın özgürlükçü paradigması olmasaydı biz kadınlar bugün, hem erkeğin, hem de devletin kölesi olurduk. Bu yüzden en fazla biz kadınlara iş düşüyor. Önderliğimizin özgürlüğünü sağlamak için ilk başta biz kadınlar sonuna kadar mücadele etmeliyiz “ dedi.
 
15 ŞUBAT’TA YAŞANANLAR 
 
Barış Anneleri İstanbul Meclisi üyesi Sultan Bozkurt, uluslararası güçlerin Abdullah Öcalan’ın öngörü ve düşüncelerinden korktuğu komploda ortaklaştığına dikkat çekti. O dönem Ümraniye Cezaevi’nde tutuklu bulunan kızının görüşüne giderken Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiğinden haberdar olduğunu söyleyen Bozkurt, o anları şöyle aktardı: "Cezaevine vardığımda yaklaşık bin kişi cezaevi önünde toplanmıştı. İçeri girip kızımla görüşürken tüm tutuklular, önderliğin getirildiği haberini teyit ettikten sonra hep bir ağızdan slogan atıp, protesto eylemi gerçekleştirdi. Cezaevi görüşünden çıktıktan sonra her yer ateşten çembere dönüştü. İstanbul’da yürüyecek yer kalmamıştı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, açıklamasında ‘Ben kandan gömlek giydim. Keşke bu insanı Türkiye’ye getirmeseydim. Getirerek başımızı belaya sokmuşuz’ dedi. Kürt halkı her yerde alanlardaydı bir ay boyunca kimse düğün yapmadı yapılan düğünler ise sloganlarla mitinge dönüşüyordu.” 
 
'2023 ÖZGÜRLÜK YILI OLACAK'
 
Yıllarca uluslararası komplo karşı yapılan eylemlere katılan ve bu esnada polis şiddetine maruz kalan Bozkurt, komplonun mücadeleyle boşa çıktığını dile getirdi. 2023 yılının Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanacağı yıl olması gerektiğini belirten Bozkurt, "Önderimiz 2023 yılında özgür olacak ve onu kucaklayacağız. Dünyada hiçbir ezilen halkın lideri, cezaevi ve tecritle pes etmedi aksine kazandı. Bu yıl artık Önderliğin özgürlük yılı olmalı. Cezaevinde ona bir şey olursa Türkiye kimseye hesap veremez. Artık Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması lazım. Komplo bizim için kara gündür” ifadelerini kullandı. 
 
AÇLIK GREVİ VE ZİNCİR EYLEMİ
 
 Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte Barış Anneleri İnisiyatifi’nin kurulduğunu ve kendisinin de yer aldığını söyleyen Bozkurt, Barış Anneleri olarak bu süreçte iki kez Galata Köprüsü’ne kendilerini zincirlediklerini kaydetti. Bu eylemin tarihte bir ilk olduğunu ifade eden Bozkurt, "Eylemden sonra gözaltına alındı. 3 gün gözaltında kaldık daha sonra mahkemeye çıkarıp bıraktılar. Ondan sonra tecrit için köprüye çıktık. O zaman kendimizi zincirlememize izin vermediler, hemen gelip yakaladılar. Vatan Emniyette 4 gün kaldık. Hepimizi tek tek nezarete koydular. Açlık grevi gerçekleştirdik ve 4 gün boyunca yemek yemedik. Sonrasında Adli Tıp’a götürüp bıraktılar. Her Barış Annesi’nin onlarca soruşturma ve dava dosyası var. Kürt annelerinin hepsi 'Barış Annesi'dir aynı zamanda. Çünkü insan evladı ve halkı için her şeyi yapabilir” diye belirtti. 
 
‘HEDEF ÖNDERLEĞİN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMALI’
 
Kürt kadınların tarihsel rolüne dikkat çeken Bozkurt, barışın kadınların ruhunda olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’ın da kadınlardaki o ruhu fark ettiğini belirten Bozkurt, şöyle dedi: “Önderlik her şeyi görüyordu. Erkekler kadınların emeklerini, cevherini yok sayıyor, insan yerine koymuyordu. Emeklerini, çalışmalarını göz önünde bulundurmuyorlardı. O yüzden kadınlar önderliği çok seviyor ve bağlı. Önderlik, kadınları çok iyi anladı, kadınlarda önderliği çok iyi anladı. Önderlikle birlikte kadınların emeğinin değeri öne çıktı. Kadın olmadan hiçbir şeyin başarılamayacağı anlaşıldı. Bu anlamda kadınlar önderliğine daha çok bağlıdır ve bu bağlılığımız devam edecektir. Kürt halkına düşen bu tecridi kırmak için mücadeleyi yükseltmektir. Seçimler yaklaşıyor bu anlamda genel bir af getirilmesi için iktidara baskı uygulamamız lazım. Başta barış anneleri, adalet anneleri olmak üzere tüm kadınlara büyük iş düşüyor. Gelin hep birlikte önderliğimizi özgürleştirelim.”
 
‘BARIŞ EGEMENLERİ KORKUTUYOR’
 
Barış Annesi Zeynep Calıhan ise şunları belirtti: "Bir Türk olarak Kürtlere yapılan zulmü kabul etmediğim için mücadeleye katıldım ve barış annesi oldum. İlerleyen yıllarda Abdullah Öcalan’ı bir önder olarak kabul ettim. 24 yıllık komplo sürecinde, Abdullah Öcalan'ın fikirleri her yere ulaştı. Önderliğimizi fiziki olarak hapis etmiş olabilirler fakat düşüncesini asla hapsedemeyecekler. Onlar barıştan korkuyor. Çünkü savaştan çıkarları var. Bugün sadece önderlik tecrit altında değil, hepimiz tecrit altındayız. Kürt halkına yönelik büyük bir baskı ve zulüm var. Önderlik bu zulme karşı çıktı ve herkese yeni bir yaşam formu vaat etti. Özellikle kadınlara yeni bir yol ve yaşam vaat etti. Sadece Kürt kadınlara değil dünyadaki tüm kadınlara büyük bir özgürlük vaat etti. Bizde önderliğimiz fiziki olarak esaretten kurtulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Herkes önderliğin özgürlüğü için mücadele etmeli." 
 
MA / Esra Solin Dal