Sarısözen: İktidar ideolojik bir saldırıya geçecek

img
İSTANBUL - AKP’nin Hür Dava Partisi ile ideolojik bir saldırıya geçeceğini belirten gazeteci-yazar Veysi Sarısözen, “Abdullah Öcalan’ın paradigması temelinde köklü bir ideolojik yapılandırma gerçekleştirilmeli” dedi.  
 
Seçimlerin ardından mazbatasını alarak 3’üncü kez Cumhurbaşkanı olan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, ilk görüşmesini Cumhurbaşkanlığı törenine davet ettiği NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptı. Görüşmenin temel gündemini ise Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilileri onarmayı amaçladığı Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliği oldu. Görüşmenin hemen ardından Erdoğan’ın geri adım atabileceği yorumları yapılmaya başlandı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği ve Türkiye’nin bu konudaki ikili tavrını değerlendiren gazeteci yazar Veysi Sarısözen, ekonomik kriz ve savaş politikaları üzerinden pazarlıkların yapıldığını söyledi. 
 
Yeni dönemin ipuçları üzerinde duran Sarısözen, AKP’nin Cumhur İttifakı’na aldığı Hür Dava Partisi’yle Kurdistan’da ideolojik bir saldırıya geçeceğinin sinyallerini verdiğine işaret ederek,  “Kurdistan’da Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek, dağıtmak ve Kurdistan’da Barzanici bir eğilimi güçlendirmek istiyorlar. Bir yandan fiili savaşı sürdürürken, bir yandan da bu ideolojik saldırılarını gerçekleştirmek istiyor. Kürt sorununu bu sinsi planlarla çözmeyi amaçlıyor” dedi. 
 
Veysi Sarısözen
 
YENİ DÖNEMİN İPUÇLARI 
 
Erdoğan’ın seçimlerin ardından sarayda yapılan törene NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i davet etmesinin yeni dönemde bu ilişkilerin nasıl olacağı yönünde birçok ipucu verdiğini belirten Sarısözen, uluslararası finans oligarşisinin en önemli isimlerinden biri olan Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı olarak ekonominin başına getirilmesinin bu durumla bağlantılı olduğunu kaydetti. Türkiye’nin 3’üncü Dünya Savaşı’na katılmasının ardından yenilgiye uğradığını dile getiren Sarısözen, “Kobanê direnişi temelinde 2015 yılında itibaren adım adım çöküntüye sürüklendi. Her yenilen devlet gibi Türkiye'de eninde sonunda birbirlerini henüz yenemeyen iki küresel güçten birine teslim olacaktı ve muhtemelen şimdi batılı küresel devletlerin güdümüne girme eğiliminde. Onlara teslim olduğuna dair çok ciddi belirtiler var. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in davete icabet etmesi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya almanın önündeki engel olan Erdoğan’ı ikna etmekte olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Türkiye yenilmiş olduğu savaşın bedelini adım adım ödeyecektir” diye belirtti.
 
‘ÇIKIŞ KOLAY OLMAYACAK’
 
Türkiye’nin uzun yıllardır NATO ve Rusya arasında “denge” politikası yürüttüğünü, fakat NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in yemin törenine katılmasıyla Türkiye’yle bazı mesafelerin alındığının açık göstergesi olduğu tespitinde bulunan Sarısözen, NATO’nun Türkiye’nin özellikle ekonomik krizden çıkması için kimi adımlar atabileceğini söyledi. Sarısözen, bu adımlara rağmen “krizden çıkışın” kolay olmayacağını dile getirdi. 
 
KÜRTLERİ NE BEKLİYOR?
 
Türkiye'nin ekonomik krize girmesinin temel nedenin Kurdistan'da yürüttüğü savaştan kaynaklı olduğunu dile getiren Sarısözen, bu savaşın bütçesinin de halklara kesildiğini belirtti. Sarısözen, Türkiye’nin NATO’yla olan pazarlığında Kürtlerin kazanımların hedeflendiğine işaret ederek, “Büyük olasılıkla batılı devletlerle yaptığı görüşmelerde, Kürt halkının kazanımları ve özerklik talebi üzerinden pazarlık yaptığını düşünüyorum. Erdoğan, ‘size ekonomimi teslim edeceğim ama siz de Kurdistan’daki savaşı sürdürmeme izin verin’ talebinde bulunmuştur. Vaktiyle Lozan Antlaşması esnasında bu kirli anlaşma yürürlüğe girmişti. Batılı ülkeler Türkiye’ye devlet olma meşrutiyeti verirken, aynı zamanda Kuzey Kırdistan’nı asimilasyoncu ve soykırımcı saldırılarının rüşveti olarak verdiler. Yine buna benzer bir durumun gelişebileceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
 
Lozan’ın yüzüncü yıl dönümüne az bir süre kala yaşanan son gelişmelerle birlikte uluslararası güçlerin Kürt kazanımları ve statüsü üzerine pazarlıklar oluşturduğunu ifade eden Sarısözen, küresel güçlerin Kurdistan'da eskiye oranla daha karmaşık ve sinsi planlarının olduğunu belirtti. 
 
HÜR DAVA PARTİSİ’NE GÖREVLER 
 
Seçim sonuçları kapsamında Cumhur İttifakı çatısı altında Meclis’e giren Kürt karşıtı Hür Dava Partisi’ne de yeni dönemde iktidar tarafından kimi görevler verileceğini aktaran Sarısözen, şunları söyledi: “Erdoğan kabinesine baktığımızda, bunu anlayabilirsiniz; Türk devleti, Kurdistan’daki hakimiyetini sağlayamayınca, yeni yöntemlerini devreye koydu. Hür Dava Partisi’ni de bu amaçlar doğrultusunda kullanmak istiyor. Erdoğan kabinesinde yerini alan Hür Dava Partisi’nin özellikle Kürt kökenli olup, Türk İslam senteziyle hareket etmesi iktidar için kullanışlı bir aparat haline geliyor. İktidar Hür Dava Partisi’yle Kurdistan’da ideolojik bir saldırıya geçeceğinin sinyallerini veriyor.
 
Özellikle Kurdistan’da Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek, dağıtmak ve Kurdistan’da Barzanici bir eğilimi güçlendirmek istiyorlar. Bir yandan fiili savaşı sürdürürken, bir yandan da bu ideolojik saldırılarını gerçekleştirmek istiyor. Kürt sorununu bu sinsi planlarla çözmeyi amaçlıyor. Buradan çıkan sonuç, Kürt özgürlük hareketinin var gücüyle desteklenmesi ve özellikle de Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ya da Yeşil Sol’un seçim sürecinin tartışmalarından bir an önce sıyrılıp kendini yeniden yapılandırması ve güçlendirmesi gerekir. İttifak alanlarını genişletmesi, ideolojik olarak tüm bulanıklıkları kaldırması ve Abdullah Öcalan’ın paradigmaları temelinde yeniden köklü bir şekilde ideolojik yapılandırmayı gerçekleştirmesi lazım. Bunları başarılırsa, Barzanilşetirme eğilimi engellenmiş olur ve Kürt özgürlük hareketini tasfiye etme planı boşa çıkar.”
 
ÜÇÜNCÜ YOL STRATEJİSİ 
 
Seçimlerde Kürt halkının mevcut rejime karşı en sert cevabı verdiğini dile getiren Sarısözen, iktidarın her dönemde olduğu gibi bu dönemde de istediği sonucu alamadığını söyledi. Hür Dava Partisi’nin Türkiyelileşme projesi önünde önemli bir engel teşkil edeceğini belirten Sarısözen, “Hür Dava Partisi’nin niteliğine, niceliğine bakacak olursak, son derece tehlikelidir. Aşırı İslamcı, milliyetçi bir eğilim, Türkiyelileşme önünde büyük bir engeldir. Kürt özgürlük hareketinin, halk kitlelerini Öcalan’ın çok daha önce söylediği tarzda bir İslam inancı çizgisine çekmesi gerekiyor. Bu çizgi İslam gerçeğini görmek, onu dikkate almak, gelenekleri hesaba katmak ve Türkiyelileşmenin Kürdi çizgisini kuvvetlendirmek demektir. Çünkü Türkiyelilik demek, Kurdileşmekten uzaklaşmak anlamına gelmiyor. Türkiyelileşme, Kürdi olanın, Türki olanla demokratik temelde ilişki kurmak anlamına geliyor” dedi.
 
APO’SUZ TÜRKİYELİLEŞME! 
 
Yeni dönemde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının esas alınması gerektiğinin altını çizen Sarısözen, şöyle devam etti: “Dolayısıyla ortada sanki bir Kürt sorunu yokmuş gibi, Türkiye’yi Apo’suz bir çizgiye getirmek çok tehlikeli sonuçlar getirir. Apo’suz Türkiyelileşme, asimilasyona götürür. Apo’suz Kürdileşmek özgürlük hareketini mihverinden çıkarır ve Barzanici, sahte milliyetçi bir çizgide yok olmaya götürür. Yani burada merkezde duran şey, Abdullah Öcalan'ın paradigmalarıdır. Bu paradigmalar temelinde Kürdi oranda Türki olanın arasında demokratik temelde ek iş birliğinin imkanı yaratıldığı zaman bu çizgi başarıya ulaşır.” 
 
HDP’nin ve Yeşil Sol Parti’nin seçim sonuçlarını ve kendilerine dönük eleştirileri bir tarafa bırakarak, yeniden yapılanma sürecine girmesi gerektiğini vurgulayan Sarısözen, yerel seçimler için bir an önce hazırlık yapılması gerektiğini söyledi. 
 
MA / Esra Solin Dal