Kadın siyasetçilerin mücadelesi beyaz perdede

İSTANBUL - Kadın siyastçiler Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk ve Sibel Yiğitalp’i konu alan “Yıkılacak Duvarlar” belgeseli Haziran’da izleyiciyle buluşacak.
 
Üçü cezaevinde, biri sürgünde 4 kadın siyasetçiyi anlatan “Yıkılacak Duvarlar” belgeseli, verilen kimlik ve eşitlik mücadelesine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Amed Büyükşehir Belediye eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve HDP eski Milletvekili Aysel Tuğluk’un cezaevi süreçleri ile sürgünde yaşayan Sibel Yiğitalp’in anlatımlarından oluşan “Yıkılacak Duvarlar” belgeseli, Haziran ayında izleyiciyle buluşacak. Yönetmenliğini Hebun Polat ve Şerif Çiçek’in, yapımcılığını da Adil Demirci ve Onur Güler’in yaptığı belgesel, Yüksekdağ’ın cezaevinde yazdığı şiirlerden oluşan “Yıkılacak Duvarlar” ve Kışanak’ın “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” adlı kitaplarından ilham alıyor.
 
Mezopotamya Kültür Merkezi (MK) Yönetmeni Hebun Polat, filmi ve yapım aşamasını anlattı. 
 
2 KİTAPTAN BİR BELGESELE 
 
Yüksekdağ’ın Türk kökenli olmasına rağmen devrimci sosyalist bir kadın olarak Kürt halkı ile omuz omuza mücadeleyi büyüttüğünü, Kışanak’ın ise 40 yıl önce işkence gördüğü cezaevinin bulunduğu kentte belediye eşbaşkanı olarak seçildiğini belirten Polat, “Yani kitap ismi ve hikaye birbirini buldu” dedi. Film çekimleri aşamasının bir yıla yakın sürdüğünü aktaran Polat, “Elbette televizyondan, gazeteden, internete erişebildiğimiz belgelerden tutuklu olan insanların durumunu anlayabiliyorduk ama filimi çekerken daha yakından anlamaya başladık. Kışanak’ın kızı Evin Kışanak, Yüksekdağ’ın eşi Sedat Yüksekdağ ve Tuğluk’un ağabeyi Alaattin Tuğluk ile görüştük. Onlar üzerinden belgesel ilerledi. Bazı bölümler Kandıra Cezaevi’nde çekildi” diye belirtti. 
 
KANDIRA CEZAEVİ’NDE ÇEKİMLER 
 
“Yasaklı bölgelerdeki çekimleri nasıl yapabildiniz?” sorusuna Polat, “Valilikten, belediyeden izin alman gerekiyor. Bizde filimi çekerken böyle bir iznin verilmeyeceğini düşündük ve izin için başvurmadık. Kendimiz bazı önlemler aldık. Çünkü Mezopotamya Kültür Merkezi’nin logosunu, adını duyduklarında ya yasaklıyorlar ya izin vermiyorlar. Bunu daha önceki etkinliklerde de gördük. Tiyatro oyunları, konserlerin yasaklandığı bir yerde böyle bir belgesel elbette devlet ve iktidar için tehdit oluşturur. Özellikle Kandıra Hapishanesi’ne giderken ciddi zorluklar yaşadığımızı söyleyebiliriz. Orada çekimleri gizli yapmak zorunda kaldık” diye yanıt verdi. 
 
TESLİMİYETE KARŞI DİRENİŞ
 
Belgesel filminde rol alan oyunculardan Zehra Suyu, belgesel teklifinin kendisini oldukça heyecanlandırdığını dile getirerek, “Öncü rolü taşıyan kadınların bir şekilde mücadelesine, direnişine dokunup hissetim. Kadının iradesini teslim almak isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız ve bu iktidar karşısında duran kadın direnişi var. Mücadeleyi sürdüren direniş ruhlu kadınlar var. Bu arkadaşlarımız o mücadeleyi hala devam ettiriyorlar” ifadelerini kullandı.
 
Tutuklu olan Tuğluk’un çekimlerin sonlarına doğru tahliye edilmesinin kendisi için farklı bir anlam barındırdığını söyleyen Suyu, “Kadın direnişi süregelen bir şey ve bu direniş bugün içeride, dışarıda var olan sisteme karşı hala devam ediyor. Bir belgesel filmi çekerken bile iktidarın kadınlardan korktuğunu bir kez daha anlamış oldum” diye belirtti. Kışanak’ın gözaltına alındığı anı da filmde işlediklerini belirten Suyu, şöyle devam etti: “Kalabalık bir şekilde Gültan’ı gözaltına alan polislerin ‘Seni çok soğuk bir yere götüreceğiz’ cümlesini hiç unutmuyorum. Bu şekilde korkutabileceklerini ama onun karşısında güçlü bir iradenin olduğunu bilmiyorlar ancak bilecekler.” 
 
DİRENEN KADIN FİGÜRLERİ
 
Belgeselin müziklerini yapan MKM sanatçısı Kemal Yıldırım da şunları söyledi: “Figürler hem Ortadoğu toplumları açısından hem de Kurdistan için beli formları açığa çıkardı. En başta kadın olmaları, direnişçi olmaları, ilham kaynağı olmaları ve uzun süredir hepimizde etkisi olan bir mücadelenin parçası olmaları bütünlüklü olarak baktığımızda aslında sadece bana değil, toplumun her kesiminde ciddi bir etki yarattıklarını görmekteyiz. Böyle bir belgeselin müziğini de yapmak ayrıca bir mutluluk.”