Deprem uzmanı Karabulut: Bu katliamın sorumlusu iktidardır

img
İSTANBUL - Mereş merkezli depremde ortaya çıkan acı tabloyu “katliam” olarak değerlendiren akademisyen Savaş Karabulut, yaşamını yitirenlerin sayısının açıklananlardan çok yüksek olduğunu ve yaşananların asıl sorumlusunun iktidar olduğunu söyledi.
 
Mereş’te meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde 10 kentte can kaybı ve yaralı sayısı artarken, uzmanlar, yeterli önlemlerin alınmamasından kaynaklı ölüm sayısının daha da artacağına işaret ediyor. Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Deprem Uzmanı Savaş Karabulut, deprem sonrası açığa çıkan tablonun sorumlusunun iktidar olduğunu vurguladı. 
 
DEPREMİN KUVVETİ  
 
Karabulut, 10 ili kapsayan 7,7 büyüklüğündeki depremin ülke tarihinde 1939’da Erzincan’da meydana gelen 7,9’luk depremden sonra en büyük 2’inci deprem olduğuna dikkat çekti. İlk depremde 200 km uzunluğundaki fay hattının kırıldığını ve kırılan bu alanın 7,8 momente (kuvvetin, bir cismi, bir nokta ya da eksen çevresinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği) sahip olduğunu sözlerine ekleyen Karabulut, depremden sonra yaşanan kimi depremlerin ise artçı olmadığını ifade etti. Karabulut, “Çünkü 2’nci olan depremin kırılma alanına baktığımızda, yaklaşık olarak burada 100 km uzunluğunda bir alanın kırıldığı, depremin süresinin yaklaşık 42 saniye sürdüğü tespit edilmiş durumda. Bu depremin mekanizma çözümüne baktığımızda burada daha farklı bir eğim atımlı fay dediğimiz yani bir ova içerisinde olacak faylanmaya yakın bir deprem meydana geldi” bilgisini paylaştı. 
 
DEPREM UYARISI YAPILMIŞTI
 
Yaşanan son depremin uyarılarının daha önce yapıldığının altını çizen Karabulut, iktidarın tüm bu olanlarında daha öncesinde farkında olduğunu vurgulayarak, “Deprem uzmanları olarak, depremlerin ne zaman olacağını bilemekle beraber, nerelerin kırılacağını söyleyebiliriz. Bu alanların deprem bölgesi olduğunu, deprem yarısında bulunduğumuzu, hatta 24 Ocak 2020 Malatya depremi sonrasında ivedilikle riskli yapı tespitlerinin yapılması, kamu binalarının güvenilir değilse güvenilir hale getirilmesi, toplanma ve barınma alanlarının hazırlanması, yangına karşı önlem alınması, havalimanları ve tren yollarının hepsinin birer birer kontrollerinin yapılması gerektiği uzmanlarca söylenmişti ve iktidar da bunun farkındaydı” dedi.
 
EYLEM PLANLARI UYGULANMADI
 
Bu kapsamda Marmara bölgesi başta olmak üzere diğer deprem bölgeleri için her türlü rapor ve depremlere dair eylem planlarının hazırlandığına dikkat çeken Karabulut, “Ama sorun şu ki; uygulamada bunun karşılığını göremiyoruz. Eğer uygulamada bunun karşılığını görseydik, bugün biz bırakın normal binaları kamu hastanelerinin yıkıldığını, hem ulaşımın hem tahliyenin hem de her türlü uluslararası yardımların da geleceği yer olan havalimanlarında çatlaklar görmezdik. Yollarda da aynı şekilde tahliye edilmek istenen insanların tahliye edilmediğini görüyoruz biz şu anda. Ve en önemlisi biz şu an köylerde durum nedir bilmiyoruz hala. Köylerle ilgili hiçbir bilgi yok. Köylerden haberlere bağlanan insanlar bize yardım edin diyorlar. Bu durumda köylerde çığ da olmuş olabilir, heyelan da meydana gelmiş olabilir. Dünden beri barajlardan bahsediliyor. Barajlarda çatlak olduğu söyleniyor” diye belirtti.
 
RAKAMLAR GİZLENİYOR 
 
Meydana gelen depremin ardından yaşanan gelişmelerin takip edilmesi konusunda her hangi bir bilgi akışının olmadığını vurgulayan Karabulut, elde edilen bilgilerin ise şeffaf bir şekilde verilmediği aktardı. Karabulut, “Bölgeye giden vekiller, konuşan kişilerin çoğu da bunu söylüyor zaten. Bu yüzden rakamlarla ilgili bir sıkıntı var. Rakamları yavaş yavaş mı telaffuz etmeyi amaçlıyorlar bilmiyorum ama ölüm rakamları en az bunun 10 katı olacak şekilde. Yine aynı şekilde yaralı sayısı, yıkılmış ve ağır hasarlı binaların da bunun çok daha fazlası olacak şekilde bir durum var ortada” diye konuştu.
 
‘ÖLÜM RAKAMLARI İNFİAL YARATABİLİR’
 
Hala meydana gelen bu depremin boyutunun devlet tarafından anlaşılmadığını belirten Karabulut, “Ne yazık ki bölgedeki yapılaşma kötü ve denetimi yapılmamış yapılar çok fazla. Yıkılan binalardan da bunu görebiliyoruz. Birçoğu tuzla buz olmuş şekilde. Bir bilim insanı öngörü ile değil elindeki bilgi ile konuşur ama şeffaf bir şekilde bilgi paylaşımı yapılmadığı için elimdeki bilgiler ile konuşamıyorum şu anda. Televizyonlar arama kurtarma ekiplerinin çok fazla olduğu lanse ediliyor ama bu arama kurtarma ekipleri gösterilenin aksine hala birçok yere ulaşmış değil. Çünkü televizyona çıkan birçok deprem mağduru bulundukları yerlerde bu ekiplerin gelmediği bilgisini paylaşıyor. Ben hala meydana gelen ölüm rakamlarının çok fazla olduğunu ve toplumda infial yaratabilmesinden kaynaklı yavaş yavaş verildiğini düşünüyorum”  diye konuştu. 
 
ACİL EYLEM PLANI ÇAĞRISI 
 
Gelinen noktada acil izlenmesi gereken yol ve önlemleri sıralayan Karabulut, acilen tahliye planlarının devreye sokulması, bölgeye gelecek yardımların belirlenmesi ve şu anda ülkenin herhangi bir başka yerinde de meydana gelme ihtimali olan depremlere uygun bir planlamanın yapılması gerektiğini aktardı. Karabulut, gelinen aşamada AFAD başta olmak üzere tek başına arama kurtarma ekipleri ile bu soruna çözüm üretilemeyeceğinin de altını çizdi. 
 
DEPREM VERGİLERİ
 
1999 yılında meydana gelen Gölcük Depremi’nin ardından sonraki yıllarda halktan alınan ve daha sonra yasalaşan deprem vergilerine de değinen Karabulut, bugüne kadar alınan paraların yerinde kullanılmadığına da dikkat çekti. 
 
‘BU BİR KATLİAMDIR’
 
Mereş ve Dîlok başta olmak üzere diğer kentlerde meydana gelen depremleri birer katliam olarak yorumlayan Karabulut, yaşanan bu katliamın sorumlusunun bugün ki iktidar olduğunu dile getirdi. Karabulut, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tüm depremlerden sonra sadece müteahhitlerin cezalandırıldığını görüyoruz, fakat burada asıl sorumlu olan merkezi yönetim dediğimi iktidar başta olmak üzere devamında da yerel yönetimlerdir. Çünkü en başta buralarda kaçak yapıları yapan müteahhitlerin bunu yapmasına izin verdikleri için ve her afet sonrasında her şeyi kader ve fıtrata bağladıkları için sorumlulardır. Bu deprem alanlarında en azından ortaya konulacak durumlardan birisi binaların denetimi ve önlemlerin alınmasıydı. Türkiye’de ki tüm binaların tek tek denetlenmesi, riskli yapı tespitlerinin yapılması ve bu tespitler sonucunda yıkım ya da güçlendirmenin gerçekleştirilmesi yapılmalıydı. Bakın insanlar binaların beton yığınları altında eziliyor. Bu yüzden bu depremlerdeki ölümlerin hepsi birer açık katliamdır” ifadelerini kullandı.