Koçyiğit’ten iktidara: DEDAŞ’la nasıl bir ilişki ve iltisakınız var? 2024-06-24 13:37:46 ANKARA - Yangın felaketine geç müdahale edilmesine tepki gösteren DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Yasakçılıkta, baskıda, hızı tartışmasız olan AKP deprem, sel olunca kaplumbağa hızıyla hareket ettiğini ve insanları çaresiz bir şekilde ortada bırakıyor” dedi.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te yaptığı basın toplantısı ile gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Kayyım atamasına tepki gösteren Koçyiğit, buna karşı başlattıkları eylemleri sürdüreceklerini belirtti. Amed ve Mêrdîn’deki yangınlara, yaşamını yitiren ve hala tedavi gören yaralılara yanı sıra yaşamını yitiren hayvanlara dikkat çekti. Türkiye’de yurttaşın canının bir kıymeti olmadığını dile getiren Koçyiğit, “Bu ülkede yurttaşı düşünen bir iktidar ve devlet aklı ne yazık ki yoktur. Bu nedenle insanları yaşamı canlıları ekolojik dengeyi öncelemeyen varsa yoksa kendi iktidarını ayakta tutmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu ülkede 10 yurttaş toplansa demokratik protesto hakkını kullansa orada devletin TOMA’sını jopunu, polisini gazını çok hızlı bir şekilde görürüz. Ama ortada bir felaket varsa bir yangın çıkmışsa, deprem olmuşsa, sel olmuşsa, gerçekten yurttaşın yardımına koşması gereken devletin orada olmadığını görüyoruz. Halk kendi kaderine terk edilir ve kendi imkanlarıyla kendi yarasını sarmaya çalışan bir gerçekliği biliyoruz. Şimdi Mardin’deki yangında da aynı manzarayı gördük. Yasakçılıkta, baskıda, yurttaşı susturmada hızlı bir şekilde tartışmasız olan AKP deprem, sel olunca kaplumbağa hızıyla hareket ettiğini ve insanları çaresiz bir şekilde ortada bıraktığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz” dedi.    KÜRT OLMALARINDAN ÖTÜRÜ   Yangına müdahale edilmediğini anımsatan Koçyiğit, “Daha geçen yıl Yunanistan’da yaşanan yangına iki uçak bir helikopter gönderen Türkiye söz konusu Kürtlerin yaşadığı bölge, Kürtler olunca bu ülkedeki milyonlarca yoksul olunca ne uçağı ne helikopteri oluyor. Saraya uçak filosu düzenlerin bir gece görüşlü uçak ve helikopter bulundurmaması ve yangına bir helikopterle müdahalede bulunmamasını nereye konumlandırabiliriz” diye konuştu.    YURTTAŞLARI SÖYLEMLERİNE DİKKAT ÇEKTİ   AKP, valilikler ve havuz medyasının ağız birliği yaptığını ve sorumlu olan DEDAŞ’ı aklamaya çalıştığını ifade eden Koçyiğit, “Herkes yangının anızdan çıktığını örtü yangını olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı biraz kendi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada anız yakılması ve örtü yangısı sonucu yangının çıktığını söyledi. Gerçek tabii ki böyle değil. Bakın bölgede yaşayan insanlarla bizzat cumartesi günü iki eş genel başkanlarımız milletvekili arkadaşlarımız belediye başkanlarımızla taziye ziyaretine gittik. Orada bulunan her bir yurttaşı dinledik. Şunu söylüyorlar biz onlarca dilekçe verdik onlarca defa DEDAŞ’a gittik bir telleri onarın bu iletkenleri gerçekten çürümüş olan 40 yıl öncenin yapısıyla hizmet vermekten vazgeçin, bunlar yangın tehlikesi oluşturuyor diye söyledik ama bize kulak asan olmadı, bunları yapan olmadı diyen açık ve net bir şekilde beyanları vardı” diye kaydetti.    RAPORLAR VAR   Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bütün bunlara rağmen ne oldu? Bilinçli bir şekilde manipülasyon yapıldı ve sanki yangın anızdan çıkarılmış gibi Türkiye’de bir algı oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Oysaki sadece görgü tanıklarının ifadesi değil. Bakın bölgedeki meslek odalarının raporları var. Yine meslek odaları ilk andan itibaren gittiler, bölgede araştırma ve inceleme yaptılar ve bir ön rapor yayınladılar. Bu ön raporda da yine yangının DEDAŞ’ın elektrik tellerinden çıktığını açık ve net bir şekilde görünüyor. O anlamıyla şunu söyleyelim. Şimdi bayram boyunca DEDAŞ halkı elektriksiz bıraktı, yine elektrik nedeniyle birçok köy susuz kaldığını biliyoruz. Elektrik yeniden verildiği anda yüksek voltaj nedeniyle yangının çıktığını oradaki köylüler söylediler.   VALİYE TEPKİ   DEDAŞ’ı sorumlu tutan ailelerin Amed valisinin korumaları tarafından darp edildiğini paylaşan Koçyiğit ayrıca Mêrdîn valisinin milletvekilleri Saliha Aydeniz’i engellediğini de paylaştı. Koçyiğit, “Bakın ilk geceden beri yaklaşık 48 saat uyumayarak alanda olan büyükşehir belediye eşbaşkanlarımız milletvekillerimiz parti meclisi üyelerimiz iki üç gündür olay olduğundan beri taziye çadırında halkın içerisinde olan onların acısını paylaşan onlarla beraber ağıt yakan onların yaralarını sarmaya çalışan milletvekilimizin girişini engelliyor. Neden hangi gerekçeyle? Bütün gece milletvekillerimiz telefon açtılar. Hem Mardin hem Diyarbakır Valiliği. Helikopter kaldırın, yardım edin, yangın büyüyor insanlar yaşamını yitiriyor dediler. Telefona bile çıkamadılar. Telefona çıkmayan vali kendisi taziyeye gitti diye gidip orada milletvekilinin oraya girişini engelliyor” dedi.    İLİŞKİNİZ NE?   Koçyiğit, “Ne oldu halk tepki gösterdi Vali efendi korumalarını vardır. Merak ediyoruz bu soruya merak verin. DEDAŞ’la çıkarlarınız uyuşuyor mu DEDAŞ’la nasıl bir ilişkiniz ve iltisakınız var. DEDAŞ sizin ne ifade ediyor buradan yüksek sesle soruyoruz. Bütün bunlar olurken DEDAŞ elektrik hatlarını onarıyor mu? Hayır. Gerçekten orada yaptığı yanlışın 15 insanın yaşamının kaybından sorumlu olan DEDAŞ aksayan durumları gidermeye çalışıyor mu? Hayır. Bizzat kendi gözleriyle elektrik tellerinin çarpışması sonucu yangın çıktığını gören köylü hakkında gidiş suç duyurusunda bulunuyor. Bu da suçlu olduklarını nasıl büyük bir suçun paydaşı olduklarını gösteriyor. Ekin vakti elektriği kesen ekini tarlada susuz bırakan hizmetsizliğinin karşılığını uçsuz bucaksız meblağlarla bor olarak çıkana DEDAŞ’ın köylüyü ve çiftçiyi zulme eşdeğer olarak gördüğü bir kurum olduğunu biliyoruz.    Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Diyarbakır Şubesi’nin açıkladığı bir rapor var. Raporun detayları var ama ben bir iki tespiti sizinle paylaşmak istiyorum. Raporda yangının elektrik hatlarındaki ciddi bakım eksiklerinden kaynaklandığı ortaya konulmuş. Özellikle iletim hatlarında eklerin ve liflenmelerin direkteki izalatorlerin kırık olduğu ve bu durumun yangın çıkarabileceği ifade edilmiş. Ayrıca hatların geçtiği güzergahlarda yangına karşı yeterli önlemlerin alınmadığı direk diplerindeki otların biçilmediği teknik bakımların yeterince yapılmadığı tespit edilmiştir.    KANIT: GÖRÜNTÜLER    Benzer şekilde Mardin’in Derik ilçesi Xiral yani Dumanlı kırsal alanında bulunan xofi mezrasında yangının çıkışı kameralara yansımıştır. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde rüzgar nedeniyle elektrik tellerinin birbirine teması ile oluşan kısa devreden çıktığı açık bir şekilde görülüyor. Görüntülerde sürtürme nedeniyle elektrik tellerinde çıkan kıvılcımın bahçeye sıçraması nedeniyle yangının çıktığı görülüyor. Yine TMMOB Koordinasyon Kurulu da bir rapor hazırlamıştı. Şimdi savcılık hazırlanan bu ön raporu yetersiz bulduğu ve yeni oluşturulan bilirkişi heyetinin içerisinde Elektrik Harita Yüksek mühendislerden oluşan 3 kişilik bir heyetti. Bu heyette ilk raporunu açıkladı. Bu heyete göre de sigortalı yük ayıracı direğine sigorta yerine iletken tel sarmalı kullanıldığı ortaya çıktı. Raporda iletken telin koparak yerlerdeki teli tutuşturmasıyla yangının başladığı ve şiddetli rüzgarın etkisi ile geniş bir alana yayıldığı tespit edilmiş oldu.   43 TUTSAK YAŞAMINI YİTİRDİ   Meclis’e getirilmesi planlanan vergi paketine de değinen Koçyiğit, bu tasarıyı, “Haraç paketi” olarak nitelendirdi. Yaşamını yitiren tutsaklara da işaret eden Koçyiğit, “ATK’ye intikalinin gecikmesi ATK’nin zaten tam bir düşman ceza hukukuyla siyasi mahpuslara yaklaşması ve hepsinin tahliyesi önündeki temel engel kurum olması nedeniyle siyasi mahpuslar cezaevinde yaşamını yitiriyor. İHD verilerine göre 2023 yılında 43 mahpus cezaevinde yaşamını yitirmiş. Ama buna söz söyleyen bir Adalet bakanı yok. Buna ses çıkarak bir Adalet Bakanı yok. Bundan mutsuz olan bir Adalet Bakanı yok. Aksine bütün bunların üstünü örten görmezden gelen bir sistem var. 43 mahpusun ölümü sıradan bir ölüm değildir. Hepsi cinayettir, devletin gözetiminde cezaevinde bulunuyorlar. Her bir ölümün sorumluluğu hükümetin bizzat kendisinde adalet bakanlığının bizzat kendisindedir gerçekten bu ülkede bir gün adalet tesis edilirse bu ölümlerin hesabını vermeleri ve yargılanmaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.    BAKAN’A İMRALI’YI SORDU   Diğer bir mesele cezaevlerinde devam tecrit sistemi. Bakın İmralı Cezaevi’nde 4 yıl 3 ay 223 gündür aile görüşü yapılmıyor. 4 yıl 10 ay 29 gündür avukat görüşü yapılmıyor. Yine mahpusların 27 Kasım’da başlattığı açlık grevi şimdi mahkemeler çıkmama aile ve avukat görüşü yapamamaya evrildi. Her hafta Adalet Bakanlığı önünde anneler geliyorlar Adalet Bakanı ile görüşmek istiyorlar eylem yapıyorlar. Cezaevi önünde her hafta aileler eylem yapıyorlar. Bu tecrit kalksın siyasi mahpusların durumu düzeltilsin diye. Ama buna bir cevap alamıyoruz. Bunun yerine adalet bakanlığı gerçeğin üzerini örtmeyi bu ülkede tecrit yok demeyi tercih ediyorlar. Eğer tecrit yoksa 35 barodan bin 330 avukatın İmralı'ya gitmek için yaptığı başvuruya neden yanıt vermiyorsunuz. Eğer tecrit yoksa bütün milletvekili grubumuzun İmralı'ya gitmek için yaptığımız başvuruya neden yanıt vermiyorsunuz. Eğer tecrit yoksa İmralı'ya yapılan mektupları neden iletmiyorsunuz. Avukat ve aile görüşmesini neden gerçekleştirmiyorsunuz. Bu sorulara Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç cevap vermelidir.    TEK YOL: ABDULLAH ÖCALAN   Bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden ne ekonomi çözülür ne toplumsal refah sağlanır ne de barış sağlanır. Kürt sorununu çözmenin yolu da açık ve net muhatabı bellidir, İmralı’dadır Sayın Öcalan’dır. Sayın Öcalanı muhatap alarak Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünü sağlayabilir. Ülkenin dört bir yanında büyüyen siyasal ve ekonomik bu yangını söndürebilirsiniz. Bütün bu adaletsizlikler yargıdaki bütün bu çarpıklığın kendisi insan yaşamına bir başka boyuttan mal olduğunu ifade edelim.   24 SAATTE 7 KADIN KATLEDİLDİ   Son 24 saatte 7 farklı kentte 7 kadın erkek şiddeti tarafından katledildi bu ölümlerin münferit olmadığını çok iyi biliyoruz. Biz kadınlar en yakınımızdaki erkekler tarafından her gün sistematik bir şekilde katlediliyoruz. Ama bu sistematik katliamının asıl sorumlusunun erkek egemen iktidar olduğunu çok iyi biliyoruz. İstanbul sözleşmesini kaldıran 6284’ü etkin uygulamayan Medeni Yasa’dan doğan haklarımızı tartışmaya açan anlayışın bizzat bu ölümlerin sorumlusudur. Erkek devlet şiddeti sonucu katledilen her bir kadın isyanımızdır ve kadın özgürlük mücadelemize her alanda büyütmeye tek bir kadın öldürülmeyinceye kadar bu ülkede kadınlar olarak mücadele ediyoruz. Katledilen bütün kız kardeşlerimi buradan saygıyla anıyorum.”