Kadının saklı tarihine yeni bir ışık: Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler

img
AMED - "Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler" kitabında kadının saklı tarihine ışık tutan yazar Fatma İzol, "Girê Miraza'dan kadının neolitik tarihini araştırmaya koyuldum. Karşıma ilginç tarihi gerçeklikler çıktı. Bunları üst üste koyarak bir inşa elde ettim" dedi. 
 
Yazar Fatma İzol’ün kaleme aldığı “Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler” kitabı, Riha’da bulunan Girê Miraza’daki (Göbeklitepe) tarihi kalıntıları inceleyerek, Kürtler de tanrıçalık izlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Kadının saklı tarihi için de önemli bir çalışma olan kitap 528 sayfadan oluşuyor.
 
Semavi dinler tarihinden Kürtlere, oradan tanrıçalığa uzanan bir yolculukla irdelenen araştırma inceleme kitabında İzol, kadının erkekler tarafından yazılan tarihine de kadın bakış açısıyla ışık tutuyor. Hazırlık süreci 7-8 yıl süren kitap, Şubat ayı içerisinde okuyucuyla buluştu. Kitabın birinci bölümünde Riha ve Göbeklitepe’nin tarihselliği ele alınıyor. “Ezdanilik-Göbeklitepe ve Tanrıçalık”, “Daq dövme kültürü ve Ma Tanrıça İnanç sistemi”, “Ma Tanrıça sistemi ve Amazonlar”, “ Tanrıçalık kültürü ve Hurri-Hatti-Hitit-Luvi bağlantıları”, “Mitra İnancı ve Mitridatesler” başlıklarıyla kadının tanrıçalık tarihine odaklanıyor. 
 
Girê Miraza’da yaptığı incelemelerle “Ma Ana Tanrıçalık” adını koyduğu sistemden yola çıkarak, kadınların silinen, tahrip edilen tarihine ışık tutan Fatma İzol ile “Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler” kitabını konuştuk. 
 
2012 Mayıs ayında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Riha İl Eşbaşkanı iken tutuklandığını hatırlatan İzol, kitabın ortaya çıkış hikâyesinin cezaevinde başladığını kaydetti. İzol, “Kadınlar cezaevinde de mücadeleden vazgeçmiyor, okumalar yapıyor. Ben bu okumalarımda kadın tarihine dair çok fazla bilgi ve veri olmadığını gördüm. Bu bilgi ve verilerin olmaması biraz canımı sıktı tabi. ‘Ne yapabilirim?’ deyip, kendime görev bildim bu konuyu. Bu konu üzerinden araştırmalar yapmaya başladım ve bu bana her geçen gün daha çekici gelmeye başladı” dedi.
 
ERKEKLER TARAFINDAN YAZILMAK İSTENEN TARİH
 
İzol, “Öncelikli olarak dünya kadın tarihine baktığımızda, kadın tarihini araştıran çok az sayıda akademisyenin olduğunu görüyoruz. Kadın tarihine ilişkin yazılanların hep erkeklerin elinden çıktığını ve erkeklerin yorumlarıyla özdeşleştirildiğini görüyoruz. Bundan kurtulmamız gerekiyor. Çünkü kadın tarihini yazmak için öncelikle kadın olmak gerekiyor. O satır aralarındaki incelikleri ancak bir kadın gözüyle baktığımızda anlayabiliyoruz. Bu açıdan ‘jin, jiyan, azadî’ felsefesi kadınların bu erkek, eril bakış açısından kurtulmasına ve kendi rengini bulmasına çok büyük imkânlar sunuyor. Ben de Göbeklitepe itibariyle kadın antik tarihini, yani neolitik tarihini araştırmaya koyuldum. Bu araştırmanın sonucunda karşıma çok ilginç tarihi gerçeklikler çıktı. Bunları bir bir üst üste koyarak, bir inşa elde ettim” ifadelerini kullandı. 
 
'GİRÊ MIRAZA'DA KADININ TANRIÇALIĞI YER ALIYOR' 
 
Girê Miraza’nın dünya tarihi açısından da ezberleri bozduğuna dikkat çeken İzol, Girê Miraza’da tarihi kalıntılar arasında bir inanç tarihiyle karşılaşıldığına dikkat çekti. İzol, kitabın isminin hikayesini de şöyle anlattı: "Girê Miraza’da hep ölüm figürleriyle karşı karşıya olmamıza rağmen, orada semah dönen bir kadın var. Semah dönüşü yapan kadının bir eli yukarıda -alma dengesi-, bir eli aşağıda -verme denge simgesini- ve aynı zamanda dans eden bir kadın figürü görüyoruz. Ben bunu semah dönüşü olarak yorumluyorum. Semah dönen kadının bir yerde de doğum yaptığını görüyoruz. Ve bu doğumda bir insan doğurmadığını görüyoruz. Burada kadının evrensel yaşamı başlattığıyla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla henüz tanrı fikri yokken, tanrıçalık fikrinin olduğunu görüyoruz. Yani tarihin tanrıçalıktan başladığını görüyoruz. 
Daha sonraki yaşama baktığımızda bir tanrılığın varlığını görüyoruz, yani erilleştiğini. Bundan dolayı önce tanrıçalığın öne çıkması gerektiğini, yani tanrıçalık yolculuğunun varlığını ve bu tanrıçalık yolculuğundan sonra çeşitli eril yapılanmalardan sonra bir tanrılığın ortaya çıktığını görerek, Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler ismini kitabım için uygun buldum.” 
 
MA ANA TANRIÇA SİSTEMİ
 
Kadın tarihini araştırırken en fazla dikkatini çeken noktalardan birinin de dinler tarihi, oradan da Kürtler tarihine çıkan süreç olduğunu ifade eden İzol, “Dolayısıyla bu üçlüyü harmanladım. Kadın tarihinin dinler tarihiyle güçlü bir bağı olduğunu keşfettim. Tarihsel süreçte, semavi dinler öncesi kadınların din öncülüğü yaptığını, bunların da bir ‘pir kadınlar’ olduğunu görüyoruz. Ege bölgesinde “Pey Riya” diye bir yer var, araştırmalar sonucu Pey Riya’nın Pirler olduğunu görüyoruz. Dilbilimi (Linguistics) açısından kelimelere baktığımızda, mesela Kibele isminin Kürtçeyle bağlantısını görüyoruz. Koyebela (Dağların tanrısı) anlamı ortaya çıkıyor. Bir kadın için mesela tanrı sözcüğü kullanılmış. O tarihte tanrı, tanrıça sözcüğü değil de burada eril bir dil kullanılmış, Koyebela. Diğer tanrıçaların isimlerini çözümlediğimizde bunların da Kürtçeyle bağlantılarını görüyoruz. Demek ki, o zaman Kürt kültürüyle bir bağlantısı var bu tanrıça sisteminin. Peki, Kürtler tarih boyunca annelerine ne demişlerdir? ‘Ma’ demişlerdir. Yine Ma’nın Kürtlerin en eski tanrıçası olduğunu fark ediyoruz. Ma, Kürtlerin en eski tanrıçasıysa bu sistemin ‘Ma Ana Tanrıça Sistemi’ olma çözümlemesine götürüyor bizi bu süreç” ifadelerini kullandı.  
 
Kürtler ile ilgili tarihi değerlerin farklı kültürler/milletler tarafından sahiplenildiğini belirten İzol, şöyle devam etti: “Oysa ana hazine Kürtlerin ta kendisidir. Daq konusunu araştırdığımda bunu Türk kadınları olarak ifade ediyorlar. Bu kadınlarla bugünde konuşabiliyoruz. Dilleri Kürtçe’dir. Daq’ın bir dinsel bağı olduğunu fark ettim. Kitap içerisinde çok daha detaylı bulunabilir. Kayıtlar da kadınların, Kuran’ı Kerim gibi bedenlerini işlediklerini gördüm. Her deqin bir anlamı olduğunu ifade edebiliriz. Bir tanesini örnek olarak verirsek; kadının genital bölgesinde üçgen şekilde figürlerin yer aldığı Hitit tanrıçalarının heykelcikleri arkeologlar tarafından bulunuyor. Bugün genital bölgesine dövme yapan Kürt kadınları olduğunu görüyoruz. Êzidî kadınları hala genital bölgelerine dövme yapıyorlar. Tarih şeridi üzerinde bir ileri bir geriye giderek, çözümlemeler yaptım. Hitit, Mısır tarihinden faydalandım. Bunların hepsinde iğne ile kuyu kazar gibi kadın bağını çözdüm.” 
 
“Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler” kitabında tanrıçalığın tarihini aydınlatmaya çalıştığını sözlerine ekleyen İzol, ikinci kitap çalışmasının da kadınların nasıl dini meclislerden dışlandığını, din kavramının nasıl erkekler tarafından temsil edilmeye başlandığına dair araştırmalardan oluşacağını vurguladı. 
 
MA / Berivan Altan