Özsavunma diyalektiği: Jin, jiyan, azadî

img
ANKARA - Kürt ve kadın kimliğini tanımayan sisteme karşı en doğru ve anlamlı yanıtın "xwebûn" mücadelesi olduğunu vurgulayan tutsak Necla Yıldız, "Kadın düşmanı politikalara karşı en etkili özsavunma ancak 'jin, jiyan, azadî' diyalektiği ile sağlanabilir" diye kaydetti.  
 
Erkek egemen zihniyetin kadına yönelik saldırıları, tarihin derinliklerinden kökenini alıyor. Bu saldırılar, tanrıçanın düşürülüp kadın değerlerinin erkekler tarafından çalındığı tarihten günümüze şekil değiştirse de tamamı yarattığı değerlere ilişkindir. Bugün dünyanın dört bir tarafından kadınlara yönelik saldırılar konuşulup tartışılırken, İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesi ardından tüm dünyaya yayılan “Jîn, jiyan, azadî” sloganı saldırıların kaynağını da karşı mücadelenin yolunu da ortaya koyuyor. 
 
“Kadınlar özgürlükçü paradigmayı anlatıyor” dosyası kapsamında Sincan Kadın Cezaevi’nden tutsak Necla Yıldız, “Önce kadını vurun zihniyetine karşı jin, jiyan, azadî felsefesi” başlığı altında sorularımızı yanıtladı.
 
Neolitik devrimin yaratıcısı kadına yönelik geliştirilen zor aygıtlarıyla birlikte yaratıcısı olduğu tüm değerler ve ürünler çalınarak; 5 bin yıllık erkek egemen zihniyet inşa edildi.  O günden bugüne katmerli hale gelen bu şiddet artık kadın kırımı olarak tanımlanıyor. Neden?
 
Kırım kavramı; sözlükte kendini savunacak olanağı ve gücü bulunmayan insanların ya da tutsakların topluca öldürülmesi eylemi olarak tanımlanmaktadır. 5 bin yıllık erkek egemen sisteminin kadın üzerindeki politikasını incelersek; bu kavramın kadın şahsında yaşananları kimi yönleriyle yansıttığını görebiliriz.  Erkek sistemi; kadını salt fiziki yollarla öldürerek başarıya ulaşamayacağını bilir.  Bunun için her türlü yöntemleri geliştirdiği gibi kadının tarihini de yok eder.  Örneğin Neolitik Devrim süreci özelde devlet sisteminde hak ettiği yeri bulmaz; çünkü sürekli olarak çarpılır hala da ilkel çağı denilen bu süreçte kadın yokmuş gibi yaklaşmaktadır.  Diğer yandan örneğin Türkiye’de neolitik süreçte kalan miraslar, izler tahrip edilmekte, bu bölgeler sualtında bırakılmaktadır. 
 
 
Kadınlar katledilmeden önce ilk olarak onu tanrıçaya ulaştıran özelliklerinden vuruldu ve bundan sonra savunmasız bırakılıp hedef haline getirildi.
 
Ya da Neolitik dönemin zirvesi olan Kurdistan coğrafyası; 4 parçaya bölünüp sömürülebilmekte, üzerinde yaşayan halk yok sayılmaktadır. Adeta özgürlüğün, demokrasinin, yaşamın kısacası kadının yaratıklarından intikam alırcasına bir savaş politikası sürdürülmektedir. 
IŞİD’in kadını temsil eden Palmira Antik Kenti’ni yok etmesi de gözden kaçırılmaması gereken bir diğer örnektir. Bu da kadın düşmanlığının boyutunu açıklar.  Örneklerden de anlaşılacağı gibi bin yıllar öncesinden çalınan kadın değerleri şimdi yok ediliyor.  Bu değerlerin mücadelesini veren kadınlar da fizikken ruhen ve zihnen büyük bir kırıma tabi tutulmuş durumu; bu kırımın nasıl bir şekilde ilerlediğini görmek de mümkündür.  Evreni kendi bedeninden oluşturan tanrıçanın daha sonra nasıl aşağılandığını göreceğiz. Saçlarından sürüklenip dayak yerken, aklı yokmuş gibi tasvir edilirken, erkeğe düşkün erkeksiz yaşayamamış gibi anlatılırken, kendi çocukları tarafından katledilirken, aslında 5 bin yıllık politikanın değişmediğini de anlayabiliriz. Kadınlar katledilmeden önce ilk olarak onu tanrıçaya ulaştıran özelliklerinden vuruldu ve bundan sonra savunmasız bırakılıp hedef haline getirildi. Tüm bunlarla birlikte hala da özgürlükten mücadeleden veya umuttan bahsediyorsak bunun için Neolitik Devrimin yaratıcısı kadınlara teşekkür etmek zorundayız.  Onları tanımak ve anlamak zorundayız; çünkü yaşama dair en güzel ve yaratıcı ilkler o döneme aittir.
 
Orta çağ karanlığında yaşanan cadı avlarının modernize edilmiş versiyonlarını görüyor, yaşıyoruz. Erkek egemen zihniyetin bitmek bilmeyen kadın düşmanlığının kaynağı nedir?
 
Cadı avlarını modernize edilmiş versiyonlarını yaşamamızın temel sebebi; cadı avları başta olmak üzere kadın katliamları karşısında hala pişmanlık duyulmaması.  Katledilen kadınlardan af dilenmesi ve bu süreçlerle yüzleşilmesidir. Jan Dark’ın itibari iade edilse de bu diğer kadınlardan özür dilemesinin önünü açmadı. Ya da kadın cinayetlerine engel olmadı.  Egemen sistem tarih içinde kendini her zaman meşrulaştırmıştır. Öyle bir meşrulaştırmadır ki bir erkek sinirlendiğinde, biriyle kavga ettiğinde, yemeği beğenmediğinde, kadın onu reddettiğinde, kadın kıskandığında, kadın güldüğünde ya da ağladığında onu öldürme hakkını doğurabilir.  Diğer bir yandan Afganistan’da kadının tecavüze uğraması zina olarak görülüp recmedilmesine neden olur. Erkek dünyası Afganistan’da bunu meşrulaştırır başka bir ülkede hukuk da bu şiddet kılıfına uydurulur. Erkek egemen zihniyetinde kadın bir anda göklere çıkarılıp bir anda ateşlere atılabilir.  Bunun somut örneğini 431 yılında Efes’te görmekteyiz Katolik Kilisesi tarafından Filistinli bakire Meryem; tanrının annesi olarak büyük bir mertebeye yükseltilmiştir.  Bu yeni kadın tipi; dindar, sesini çıkarmayan, melek gibi temiz biriydi.  Cennette yeri olan bakire Meryem; o dönemin kadınlarının da idolü, binlerce kadın rahibe olmaya kendi cemaatlerine vaaz verip bu rahibelere günah çıkarmak için onun yanına gidiyordu.  Ama Tanrı’nın annesi olmak için başta kadınların ayaklar altında ezilmesi gerekiyordu.  O dönemde paganlar tanrıça bakire Diana’ya inanıyordu ve bu olaydan sonra tanrıçanın tapınakları kiliseye çevrildi.
 
Bakire Meryem resimlerinde ise ayaklar altına alınan yılan tanrıçayı temsil eder. Diğer bir yandan bakire Meryem’in tanrının annesi mertebesine yükseltilmesi için büyük uğraşlar verilir.  16 yıl önce aynı uğraşı ünlü filozof Hypatia Atina’nın katledilmesi içinde vermiştir ve burada da başarılı olmuştur. Yüzyıllar sonra erkek sistemi nasıl ki bir kadını göklere çıkardıysa aynı şekilde yeryüzüne indirip vahşet dönemini başlatmış Cadı avları bu dönemin 7 kadın tipi ilk günahkar Havva gibi etrafına kötülük saçıyordu. Şimdi de onlar Adem babaları gibi kandırılmayacaklar. Bir  kez cennetten kovulan erkek; öbür dünyadaki cennetten de konulmak istemiyordu.  Bunun için milyonlara varan kadın, ağır işkenceler sonunda katledildi. 
 
Tüm bu örnekler ele alındığında; bu şiddet tarihinin parolalarını ulaşmak mümkündür. Erkeğe göre kadının suçlandığı bir konu her zaman vardır yoksa da uydurulur ve topluma dayatır. Tüm kadın cinayetlerini bin yıllardır meşrulaştıran temel politika budur. Bu cinayetler bir anlık kendini kaybetmeyle işlenmedi.  Başka bir açıdan bakarsak; kadını kadına kırdırma da vardır.  Meryem resminde ayaklarının altında ezilen yılan figürleri ya da tanrıça kültürünün yok edilmesi için erkeğin örnek gösterebileceği bir kadın tipi olmalıdır. Bu boşluğu dolduran kadının çerçevesini çizecek olan da yine erkektir. Bu yeni rol, sanki bir lütufmuş gibi kadına sunulur.  Yüzyıllar sonra bu rol de kadına fazla gelip bu sefer de şeytanlaştıracaktır. Son olarak şunu belirtmek isterim; bu şiddetin temel sebebi kadına duyulan korkudur. 
Kadın gün gelip çalınan değerlerini tekrardan alacağı anı beklemektedir. Bununla beraber erkek egemen sistemi yaratıldığı ilk andan itibaren, bitmeyen bir kriz içerisindedir. Bu krizi aşacak devrimci üretken bir özelliğe de sahip değildir. Böyle bir sistem her an alaşağı edilme tehlikesi içindedir. Beş bin yıllık erkek sistemi….  Bundan dolayı şiddeti özelde kadın şiddetini sürekli kullanma zorunluluğu hissediyor. Bugün hiçbir kadın kendini doğal olarak güvende hissetmektedir. Çünkü erkek sisteminin gözünde cadı her zaman vardır. Erkek kadından korkar ama mücadele eden kadından daha çok korkar. Cadı avlarının en çok yaşandığı yerler de toplumsal hareketliliğin yoğun olduğu bölgeler olmuştur. Bugün de bu yönde yöntem değişmemiştir.
 
Bugün Afganistan ve İran’daki kadınlar çok ağır saldırılarla karşı karşıya ama sisteme baktığımızda “dini gericiliğin” karşısına kadını metalaştıran bir özgürlük anlayışı konuluyor. Bunun yerine konulmak istenen alternatif özgürlük getirir mi?
 
Her sistem kendi insanını yaratmak ister.  Kadın özgürlüğünde bu durum çok daha somuta ulaşır. Bu amaca göre hiçbir yeri görünmeyecek şekilde kapatılan da her bir uzvu reklam malzemesi olarak öne çıkarılan da kadındır. Erkek kadına rol biçmeyi esas almıştır.  Meryem örneklerinde olduğu gibi hangisi hâkim düşünceye yakınsa yükseltilecektir. Veya tam tersi. Hangisi hakim düşünceye uzaksa yok edilir. Burada da anlaşılacağı üzere; erkek egemen zihniyetinin amacında özgürlük yoktur. Hatta var olan, özgürlük mücadelelerini yok etme amacı taşır. Bunun için her iki tür sistemde; sisteme karşı mücadele etmek ve bu temelde bir özgürlük amaçlamak en doğrusudur. Fakat günümüzde devam eden kadına dönük özel politikalarla kadınlar arasında da birbirine öteleme yaşanmaktadır. 
 
Devletlerin demokrasi eşitliği, adaleti, ahlakı, kadın hakları riyakârcıdır. Her iki anlayışta ta derin bir yozlaşma vardır ve bunu kadın bedeni üzerinden meşrulaştırır.
 
Örneğin; dinin hakim olduğu bir ülkede batı kadını günahkar olarak tanımlanırken, tam tersine doğudaki bir kadın köle cahil gibi tanımlara maruz kalır. Bugün İran ve Afganistan’daki erkek sistemi kadını kapatarak gücünü gösterme peşindedir. Kadınlar ne kadar dışlanıp ötekileştirilen ise erkekler ancak o zaman güçlerinin doruklarına varırlar. Bu haliyle kadına ait olan yaratıcılık, estetik, doğallık, renklilik gibi yönlerini üzerine de kalın bir örtü çekilir. Erkek aklının söylediği her söz, dini bir kural olarak kadına dayatılır. Onun dışına çıkmak da en büyük günah olur. Batıda ise göze çarpan ilk nokta; özgürlük yanılsamasıdır. Görece daha rahat serbest bir yaşam sürmek, özgürlük gibi ele alındığı gibi. Bunlarla yetinilmektedir. ‘Ben baskıya maruz kalmadım’, ‘erkeklerle sorun yaşamadım benzeri sözleri duyunca, ister istemez kimi düşünceler sıralanıyor. 
 
Devletin kendisi bir erkek sistemi iken ve temelinde baskı varken bunun için göremiyoruz. Erkekle eşit olmak, onu yapabildiklerini yapmak mıdır? Kadın özgürlüğü, devletin çizdiği sınırlarla mı mümkündür? Sonuç olarak özgürlüğün sınırlarını, rengini ve erkeğe göre belirlemeliyiz.   Çünkü sınır olarak belirlediğimiz erkeğin kendisi de özgür değildir. Özgür olmak için öncelikle kadın olarak farkımızı ortaya koyabilmek gerekir. Örneğin bugün birçok ülkede kadınlar, başbakan, bakan, milletvekili olabiliyor ama burada kadın farkındalığı olmazsa Tansu Çiller gibi bir figür karşımıza da çıkabilir ya da tecavüz bakanı olarak isimlendirilen Ruandalı kadın bakan ile karşılaşabiliriz. Kadın olarak devlet politikalarının insafına bırakmak sonucunda karşımıza çıkar. Riyakarlık çıkar. Sovyetlere karşı savaşması için Taliban’a destek veren güç ABD’dir. Ya da kadınlar buraların altında nefessiz bırakıldı. Bu rejim inşa edilirken, kadınların en temel hakları elinden alınırken, Taliban bakanlarını ülkelerinde özel davetlerde karşılayan bir Avrupa vardı. Diğer bir yandan Afganistan’da yasaklanmasına rağmen Taliban hükümetinin devlet bakanı Molla Omar arabasında dini olmayan müzik dinliyor. Veya kadınlara süslenme, renkli kıyafetler yasaklanırken, Taliban üyeleri göz kalemi sürüp topuklu pastalar giyip süslenebiliyorlar. Bu örnek çoğaltılabilir.  Fakat sonuç olarak devletlerin demokrasi eşitliği, adaleti, ahlakı, kadın hakları, riyakârcıdır. Her iki anlayışta derin bir yozlaşma vardır. Ve bunu kadın bedeni üzerinde meşrulaştırır.
 
Kadının yazısız direniş tarihinden söz edilirken, bir diğer yandan Kürt kadınını “xwebun olma” mücadelesinin bu tarihi tersine çevirme deki rolü nedir?
 
Xwebun olma mücadelesi, ölümün meşrulaştırılmasına karşı bu coğrafyada en doğru ve anlamlı cevaptır. 
 
Bin yıllardır sürdürülen kadın mücadelesinde Kürt kadının durumu özel bir anlam taşımaktadır. Erkek egemenliğinin tüm ötekileştirici yaklaşımlarına karşı hâlâ öğrenebilmek zor olduğu kadar derin bir hakikati de taşır. Özellikle son 200 yıldır asimilasyona ve soykırıma uğrayan bir halkı düşünün. Şiddeti normalleştiren bir coğrafyada yaşamaya çalışın. Ama bu yaşamınız da dört parçaya bölünmüş olsun, yok sayılsın, dilinizi konuşmayın, terörist ilan edilin. Ne zaman ki kendi haklarınızdan bahsetseniz o zaman da devletçisinden tutun, sosyalistim diyen herkese kadar milliyetçilik ve bölücülükle suçlanan kadim bir halk olduğunuzu, birçok ilkin yaşadığınız coğrafyada başlayıp dünyada böyle yayılmış olduğunu öğrenin. Buna rağmen hala varlığınız tartışılır olsun ya da yok sayılıyor olsun. Böylesi bir Kürt gerçekliği içinde kadın olmak… İki kimliğinizin de yok sayılması, yaşanan sorunları daha da derinleştirir. Kürt kadını olarak mücadele etmenin zorlayıcı noktaları oldukça fazladır. Çünkü her iki  kimlik de sistem tarafından kabul edilmemektedir. Özgür Kürt veya özgür kadın tanımları hayali gelmektedir. Hele de özgür Kürt kadını olmak daha da imkânsız görünmektedir. Özgür olmamak için her koşul hazırlanmıştır. Adeta katledilme dahil tüm baskı politikaları meşrulaştırılmıştır. Xwebun olma mücadelesi, ölümün meşrulaştırılmasına karşı bu coğrafyada en doğru ve anlamlı cevaptır. 
 
Kürtlerin devletsiz bir halk olması bu açıdan da büyük bir avantajdır. Devlet bakış açısı olmadan düşünmek bugün muazzam önemlidir. Kürt kadını bundan dolayı tüm avantaj ve dezavantajlarını görerek bu tarihe bir doğrultu kazandıracak güçtedir. En önemlisi de devletçi anlayış çok gelişmediği için daha özgür fikirler geliştirilebilir, daha toplumsal olunabilir, daha gerçekle yaklaşılabilir. Ayrıca soykırıma maruz kaldığından dolayı insani toplumsal barışçıl ve onurlu bir amaca ulaşabilir. Sonuç olarak kendimizi sorgusuz sualsiz sevmekten bahsetmiyorum. Bir şeyi sevip sevmemekten öte kendimizi kabul etmeliyiz. Kabullenmek anlamında değil, kendimizi kabul etmemiz ile kendimizi sevmemiz ve geliştirmemiz ile devamında gelir.
 
’Jîn, jiyan, azadî’ sloganı felsefesinin nasıl ortaya çıktığını anlatır mısınız? Bu örgü nasıl oluştu? Bu slogan, “kadın düşmanı politikalara karşı bir öz savunmadır” diyebilir miyiz? 
 
Kürt kadının xwêbun olma mücadelesinde Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın büyük bir emeği vardır. Tarihte de kadın haklarını savunan feminist, öne çıkan kimi erkek düşünürler olmuştur. Fakat Sayın Öcalan temel farkı ‘erkeklikten istifa ettim’ diyerek hem erkeğe hem de bu temelde toplum ve iktidarı çözümleyip, güçlü bir perspektif sunmasıdır. Ayrıca sorunun tarihsel- evrensel boyutunu ele alarak anlamlı bir sonuca ulaşmıştır.  ‘Jîn, jiyan, azadî’ sloganı ile Kürt kadın mücadelesinin pratikle geçtiği, ideolojik bir zemine oturtulmaya çalıştığı dönemde Sayın Öcalan tarafından ortaya konulmuş, kadının yaşam ve özgürlük ile olan bağını açtığı çözümlemelerinde de aslında bin yılların erkekliğini öldürmek ve özgür kadın kimliğini yaşamsallığa ulaştırmaktadır. Bu sayede bugün milyonlarca kadına ulaşılmıştır. Kadının tanrıçalaştığı ve daha sonra düşürüldüğü bir coğrafyada; kendin olarak tekrardan ayağa kalkmak, beş bin yıllık egemen zihniyetine verilen en güçlü cevaptır. Tüm baskı ve katliam yok sayma ve imha politikalarına rağmen kadının yaşamı ve özgürlüğünü savunmak bu direnişi açığa çıkarmak bu coğrafyanın asıl kaderidir.
 
Diğer bir yandan erkek egemen sistem, kadını yaşamdan özgürlükten kopartarak savunmasız bıraktı. ‘Jîn, jiyan, azadî’ kelimeleri aynı kökten gelmesine rağmen; kadın olmadığı kalıplara sokularak, egemenliklerini yaratmaya çalışıyorlar. Sümer dilinde özgürlüğün öz-anaya dönüş anlamını taşıması bizim hakikatimizle bağdaşır olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü kadın ne zaman ki özü olan doğal yaşamdan koparıldıysa, o zaman savunmasız kaldı. Bunun için diyebiliriz ki kadın kendisi olduğu kadar özgürdür ve kendisi olduğu kadar yaşamda kendisini savunur.
 
Özsavunma kendini dıştan gelen tehlikelere karşı koruma anlamına gelirken, diğer bir yandan kendini yaratma inşa etme anlamını da taşır. Kendimizi tehlikelere karşı savunduğumuz bir sistemin alternatifini yaratmamak, başarısızlığı beraberinde getirir. Ulus devletin tekçi, milliyetçi, dinci anlayışına karşı özsavunma konumundayken ahlaki politik toplumu inşa etmeme hali  bizi net bir sonuca ulaştırmaz. Ya da iktidarın siyaseti eleştirirken alternatif siyaseti ve siyasetçiyi somutlaştıramadığımızda kendimizi savunduğumuz sistemden farkımız kalmaz. Özsavunma bunun için diyalektik bir anlam taşır. Kadın düşmanı politikalara karşı en etkili özsavunma ancak kadın yaşam özgürlük diyalektiği ile sağlanabilir. Tüm bunlarla birlikte ‘jîn, jiyan, azadî’ şiarı uzun yıllardır Kurdistan coğrafyasında büyük bir anlama kavuşmuş. Besê’lerden ve Zarife’lerden tutalım; Beritanlara örnek verebileceğimiz ölçülerimiz mevcuttur. Böyle bir mirastan geliyor olmak bizim en büyük avantajdır. 
 
Son olarak Jîna Emînî’nin katledilmesinden sonra tüm dünya ülkelerinden kadınların isyanında ‘jîn, jiyan, azadî’ sloganı yükseldi. Bu sloganın evrensel boyuta taşınmasının ve benimsenmesinin nedeni nedir?
 
Özelde Ortadoğu ülkelerinde kadınların yaşamları daha kalın çizgilerle hapsedilmiş durumdadır. Aslında yaşamın her zerresinde bu kalın çizgileri görmek mümkündür. Erkek, kadın ilişkisi, şiddet, iktidar gerçekliğini veya toplumsal hareketler çok derin ayrım çizgilerine sahiptir. Dogma, yobaz bir zihniyet karşısında liberal muğlak çözümler sunmak sorunlara çözüm üretemez. ‘Jîn, jiyan, azadî’ sloganı bundan dolayıdır ki iktidar karşısında en radikal ve gerçekçi çözümü sunar. Ölümü dayatan bir iktidar karşısında ancak kadınlar özgür yaşam için savaşarak mücadele yürütülebilir. İran ve ona benzer devletler adeta mitolojilerde geçen ‘ölüler diyarı’nı örnek alarak hareket etmektedir. ‘Ölüler diyarı’ da renksiz cansız bir mekan olarak tasvir edilir. Yaşama tekrardan dönmeyeceğini kabullenmiş kişili monotonluk, sessizlik, hakim ruh halidir ve bugün ‘ölüler diyarı’na dönüştürülmeye çalışan ülkeleri görebiliriz. ‘Jîn, jiyan, azadî’ ise cennet olarak tasvir edilen topraklardan esinlenerek ortaya çıkmıştır. Ölüm ve cehennemin yaratılmak istendiği bir iktidar karşısında yaşamı ve cenneti ifade eden duruş ve sözlerle muhalefet edilebilir. Dünya genelinde sahiplenmesi de aynı sebepten ötürüdür. Kadın kırımının hala sürdürüldüğü egemen bir sistemde muğlak belirsiz bir duruş sergileyemeyiz. Muğlaklığın yaşandığı bir yerde karşı güç, kararı her an aleyhimize verebilir. ‘Jîn, jiyan, azadî’ aynı zamanda kadının yaşam felsefesini de ifade eder. Uzun zamandır kadın üzerine yapılan tartışmalara yanlış yaklaşımlara son verip yeni bir kapı aralar. Bu sözün altını doldurmak da yine kadınlara düşmektedir. Son olarak umut kavramıyla özdeşleşen kadının kendisidir. Hiçbir mitolojide umut tanrısı ile karşılaşmayız. Erkek aklının belki de çalmaya cesaret edemediği tek olgudur. Ya da erkek egemen sistemin dahi kendisinden umudu olmadığı için bu olguya müdahale edememiştir. Sebebi her ne olursa olsun dünyanın en canlı rengi diyebileceğimiz umut başından itibaren biz kadınlara aittir. Yıllarca bu umudu başka yerlerde aradık ama sonucunda dönüp dolaşıp yine kendimizde ulaştık. Umudun sadece yarınlarda değil geçmişte de var olduğuna, geleceğimize ışık tuttuğuna tanık olduk. O zaman şunu söyleyebilirim; eğer ki umut bizlerin başarısına, direncine, hayallerine ışık tutuyorsa ‘Jîn, jiyan, azadî’ şiarı da yaşayanların diyarını inşa ettiğimiz gerçekliğimiz ve felsefemizdir.
 
Yarın: Sanal bireyciliği komünal toplum ile aşmak
 
MA / Dicle Müftüoğlu

Diğer başlıklar

16:52 DEM Parti'den Nobel ödüllü 69 ismin İmralı talebine destek
16:48 Wan'da çocuk şenliği etkinliği
16:41 Goran Hareketi: Saldırılara destek Kurdistan’a ihanettir
16:09 Jineolojî'ye Giriş kitabına el konuldu
16:01 İran'da 1 kolber katledildi
15:59 Nobel ödüllü isimlerden Erdoğan’a İmralı mektubu
15:38 Kürtçe şarkı ve halay gözaltılarında 1 tutuklama
15:05 2 yıl ömür biçilen tutsağın tahliyesini istediler
14:58 Sebahat Tuncel: Ya özgürlüğü seçeceğiz ya da köle olacağız
14:37 Sêrt'teki hastaneye 4 kişinin cenazesi getirildi
14:33 75 yaşındaki tutsak için uyarı: Yaşamı tehlikede
14:19 Milas'ta 2 bölgede orman yangını
14:17 Ağır hasta tutsak Menteş için 'özgürlük' talebi
14:13 Cumartesi Anneleri 32 yıl önce katledilen Öztürk’ün faillerini sordu
13:52 İstanbul’da 11 kişiye 'Kürtçe halay' gözaltısı
13:51 İran’da 10 günde 27 idam
13:36 Muğla'nın 3 ilçesinde ormanlara maden
13:31 AYM’den Emine Şenyaşar için ihlal kararı
12:56 Sinpaş davasında bilirkişi raporu: Mevzuata uygun değil
12:29 'Türkleştirme Genelgesi' devrede: Kürt'ün halayına da yasak
12:20 Kayıp yakınları eylemleri: Failler yargılanana dek mücadele sürecek
10:34 Çewlîg için deprem uyarısı
09:48 Kürtlere halay çekmek de yasak: 6 gözaltı
09:43 Munzur Festivali: Doğa talanıyla mücadele herkesin sorumluluğu
09:30 Karakuş: Eşbaşkanlık güvende hissettiriyor
09:26 Elektrikten çıkan yangın evlerini kül etti
09:25 Almanya'da 'Abdullah Öcalan'a özgürlük' eylemleri başlatılacak
09:24 Eyşe Şan’da yeni dönem kursları
09:19 Hafıza kaybı yaşayan tutsak tedaviye erişemiyor
09:13 DBP’li İnce: İşgale karşı herkes ses yükseltmeli
09:10 Diyaliz hastası tutsakların yaşamları tehlikede
09:06 Çorum L Tipi Cezaevi’nde Meclis TV de yasak!
09:04 Tek traktör ve iş makinasıyla kapı kapı hizmet
09:01 '33 Kurşun’un son tanığı: Katledip kadınlara ekmek pişirttiler
09:00 27 TEMMUZ 2024 GÜNDEMİ
26/07/2024
22:19 Kayyım nöbetleri: Toplumsal direniş olmazsa bu ateş herkesin evine düşecek
21:20 Festivalde çocuk etkinliği ve tiyatro gösterimi
21:17 Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki tutsaklar zehirlendi
21:14 TJA’nın okuma etkinlikleri sürüyor
21:07 Ataşehir’de halk buluşması: İmralı’da büyük bir direniş var
20:24 BM Türkiye’den İmralı’daki tecridin kaldırılmasını istedi
20:04 Ege Denizi’nde 4.5 büyüklüğünde deprem
20:00 DEM Partili Özperçin tahliye edildi
19:39 DEDAŞ protestosunda yüzde 96 engelli yurttaş darp edildi
19:34 Suruç'ta katledilen Özkan’ın annesi defnedildi
19:28 İntihar eden işçi Yavuz için mücadeleyi büyütme çağrısı
19:18 Gabar’da kesilen ağaçları taşıyan TIR şarampole yuvarlandı
18:59 Mezopotamya Ajansı’na erişim engeli
17:51 DEM Parti MYK üyesi Birol cezaevine götürüldü
17:37 Hatay’da Befesa işçileri greve çıktı
17:33 'Dilimiz, asimilasyon ve biz' paneli: Anadilde konuşmalıyız
17:19 DEDAŞ’a karşı çıkan 4 kişi gözaltına alındı
17:11 Irkçı yazılama kaldırıldı, 'Pêşî Peya' yeniden yazıldı
17:10 İzmir'de orman yangını
17:07 57 vekilden Adalet Bakanı’na 'tecavüz' soruları
16:20 Tutsak yakınlarından uluslararası kurumlara 'sorumluluk alın' çağrısı
16:03 Mutlu: Aleviler asimilasyona karşı mücadele vermeli
14:27 31 yıllık tutsak köyünde coşkuyla karşılandı
14:18 Marmara cezaevlerinde 2 bin 916 hak ihlali
13:33 İzBB'ye çağrı: Emekçileri enflasyona ezdirmeyin
13:27 Şii lider Necefi: Türkiye'nin operasyonlarını reddediyoruz
13:14 Gece boyunca 15 köy bombalandı
12:37 DEM Parti ve TJA heyeti, Hewlêr’de kadınlarla buluştu
12:35 9 gündür kayıp olan kadının şüpheli ölümü
12:11 Nobel ödüllü isimlerden 'Abdullah Öcalan' mektubu
11:37 Türkiye’den Berwarî Bala’da kimlik kontrolü!
11:15 Abdullah Öcalan'ın ailesinden görüşme başvurusu
11:11 Paris Olimpiyatları öncesi demiryoluna saldırı
10:56 SOHR: Türkiye 400 paralı askeri Suriye'den Federe Kurdistan’a taşıdı
10:35 Seçim öncesi tutuklanan 6 siyasetçi tahliye edildi
10:20 15 il için sarı ve turuncu kodlu uyarı
09:32 'Pêşî Peya'yı silip ırkçı yazılama yaptılar
09:25 Yeni vergi teklifinin 18 maddesi Meclis'ten geçti
09:21 Çıplak arama dayatılan tutsak anneler: Bu yaşımıza kadar böyle bir şey görmedik
09:10 İmralı 13 yıldır avukatlara yasak: Sonucu toplumsal mücadele belirleyecek
09:08 İklim krizi dünyayı yok oluşa götürüyor
09:07 Siyaset bilimci İnsel: Savaşın ülkeye bir getirisi yok
09:05 2 yıl ömür biçilen tutsak tahliye edilmiyor
09:03 Av. Ergül: Türkiye 'disiplin cezaları' sorularını yanıtlamadı
09:01 Ekolojistlere '28 Temmuz'da Şirnex'te buluşalım' çağrısı
09:00 Gazeteci Oremar: Saldırılardaki bir başka hedef yeraltı kaynakları
09:00 26 TEMMUZ 2024 GÜNDEMİ
25/07/2024
23:14 Münih’teki hayvan hakları savunucuları: Kanlı yasayı derhal geri çekin
23:06 DEM Parti: Kürtlere karşı nefret ve ırkçılık suçu işlemekten vazgeçin
22:23 Hayvan hakları aktivistleri: Gelin beraber ses çıkaralım
22:13 Kayyım nöbetinde KDP’ye ‘ihanet çizginden vazgeç’ çağrısı
21:59 Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çeken 6 kişi gözaltına alındı
21:25 Hatimoğulları: Barış ve adalet için il il, ilçe ilçe gezeceğiz
20:49 DEM Parti'den Gülsever ve Toktaş hakkında suç duyurusu
20:18 Mêrdîn’de arazi kavgası: 2 ölü
20:13 Wan'da gözaltına alınanlar serbest
20:04 Uçar: 2’nci yüzyılın savaş yüzyılı olmasına izin vermeyeceğiz
20:04 Festivalde irade gaspına karşı yürüyüş
19:47 Ahmet Zenger, 31 yılın ardından tahliye edildi
19:05 Çêwlîg’de özel savaş politikalarına tepki gösterildi
18:36 Munzur festivalinde ‘Horasan’dan Dêrsim’e, Dêrsim’den Horasana’ paneli
18:17 Halayda olmayanlar da tutuklandı: Talimat verilmiş!
17:21 Gazeteci Karakoç’un Almanya’ya iade talebi 7 Ağustos’ta açıklanacak
17:07 DEM Parti ve HDP’den Hewler’e ziyaret
16:30 'Kayyım Türkiye halklarının iradesini gasp etme girişimidir'
16:29 Wêranşar Kent Konseyi kuruluyor
16:05 Elektrik kaçağı soruşturmasında İZSU müdürü gözaltına alındı
15:45 Halay çeken 9 genç tutuklandı
15:34 İran rejimi Kürt tutsağı idam etti
15:30 Hatimoğulları Gürbulak Sınır Kapısı’nda konuştu: Amaçları halkı yoksullaştırmak
14:01 Milletvekilleri Dışişleri Komisyon toplantısından çıkarıldı
13:59 'Taşımalı asker' görüntüsü paylaşan gazeteciye soruşturma
13:50 Depremzedelerin kaldığı konteynerlerde yangın
13:24 Kaya: Amed'de kayyım çetesi devrede
13:13 AYM'den polis saldırısında yaralanan vekil için ihlal kararı
13:10 Putin ve Esad Moskova’da görüştü
13:06 Mersin’de erkek şiddeti: 3 ölü
13:02 Belediyelere ‘borcunuzu ödeyin’ bildirimi
12:01 AYM'den 3 ayda 529 ihlal kararı
12:00 'Kadın Stratejik Plan Çalıştayı’nın sonuç bildirgesi açıklandı
11:51 İstanbul'da toplu ulaşıma zam
11:45 Avukatlar İmralı'ya gitmek için başvurdu
11:39 8 gazeteciye cezanın gerekçesi: Algı oluşturma!
11:33 Wan’da ‘Stratejik Plan Çalıştayı’ başladı: Halk başardı, sıra bizde
11:24 FMF hastası tutsağın eşi: Böbreklerini kaybedebilir
11:18 22. Munzur Kültür ve Doğa Festivali başladı
10:43 Kayyım vergi borcuna karşılık parkı devretmiş
10:12 Çewlîg'deki saldırıda ölü sayısı 4'e çıktı
10:00 Amedliler saldırılara tepkili: KDP'nin tutumu Kürtlere kaybettiriyor
09:52 Hayvan hakları aktivistleri serbest
09:46 Muğla'da bir kadın katledildi
09:41 Müdür değişti baskılar arttı
09:34 Jîn Art'ta yeni dönem: Kayıtlar başladı, Ağustos takvimi belli oldu
09:24 Yönetmen ve kameraman serbest: Gözaltı gerekçesi Demirtaş tişörtü
09:09 İmralı tecridi 41’inci ayında: 574 başvuru yanıtsız
09:07 Tecride karşı yeni eylem planı
09:02 Baro orman kıyımına karşı bakanlığa dava açacak
09:01 Temelli: Savaşta ısrar edilirse sofradaki çeyrek ekmek de kalmayacak
09:00 25 TEMMUZ 2024 GÜNDEMİ
24/07/2024
23:29 Yönetmen Leventoğlu ve kameraman Altürk’ten haber alınamıyor
22:10 Kayyım nöbetinde iktidara ‘belediyeyi kazananlara ver’ çağrısı
21:51 Cisim patlaması sonucu yaşamını yitiren Düzen, defnedildi
21:35 Dep’teki yangın kontrol altına alındı
21:29 Hayvan hakları eyleminde 4 gözaltı
19:44 Denizli D Tipi Cezaevi'nde zehirlenme: Ailelere bilgi verilmiyor
19:07 DEM Partili Bozan’a Meclis’te yumruklu saldırı
18:47 2 kişiyi öldüren Zazaoğlu’nun babası 8 ay önce tedavisi için başvuruda bulunmuş
18:08 Özel savaş politikaları: Fuhuş ve madde bağımlılığı arttı
18:01 Halay çeken gençlerin emniyet ifadeleri alındı
16:44 CHP’den Erdoğan’a: Kaybetmeye mecbursun
16:31 Ankara'da ulaşıma yüzde 40 zam yapıldı
16:10 Efrîn'de gasp edilen evini isteyen kişi kaçırıldı
15:47 DEM Partili Özperçin’in tutukluluğuna itiraz
15:40 Çewlîg'de saldırı: 2 ölü, 7 yaralı
15:38 İYİ Parti'den istifalar sürüyor